🥎 Dinimize Göre Hayatın Amacı Nedir
Zira İman ile küfrün en sağlam bağı kâfirlere karşı düşman, Müslümanlara karşı dost olmaktır. Allah-u Teâlâ bizleri birçok ayette müşrikleri dost edinmekten nehyediyor. “Ey iman edenler! Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o onlardan olur.
Seefull list on gelgez.net
o1qJ. 1. DİNİMİZİN SAKINMAMIZI İSTEDİĞİ BAZI KÖTÜ DAVRANIŞLAR Yalan Söylemek ve Hile Yapmak Dinimiz kişiye ve topluma zararlı olan tutum ve davranışlara elbette izin vermez. Allah, insanları yalandan kaçınmaya ve doğru olmaya çağırır. Nitekim Kuran'da şöyle buyrulmaktadır ''... Yalan sözden kaçının!'' , ''...Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!'' 2 Yüce Allah, doğruluğu, adaletle hükmetmeyi, yalan ve hileden uzak durmayı herkesten istemektedir. Peygamberimiz de doğruluğa sarılmayı emretmektedir .0, doğruluğun iyiliğe, iyiliğin de cennete; yalanın kötülüğe, kötülüğün ise, cennetten mahrum edeceğini Bu demektir ki, insan, yalan söylemeyi alışkanlık haline getirirse, kötülüklere yakın olur. Bunun sonunda da cezalandırılır. Aklını kullanan herkes, yalan ve hilenin ne kadar kötü olduğunu bilir. Ancak, aklını iyi kullanamayanlar, yalan ve hile ile elde ettikleri geçici yararları kar zannederler, halbuki, onlar zarar etmişlerdir. Gıybet ve İftira Gıybet, bir kimsenin yüzüne karşı söylendiğinde üzüleceği eksiklerini ve hatalarını arkasından konuşmaktır. Dinimizde, başkalarının gıybetini yapmak kusurunu aramak yasaklanmıştır. Bu konuda Yüce Allah, Kuran'da şöyle buyurmaktadır ...Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz, diğerinizi arkasından çekiştirmesin...''1 iftira ise, kelime anlamıyla bir kimseyi yapmadığı bir kötülükle suçlamak demek tir. iftira etmek ahlaksızlıktır. 0, ne insanlığa, ne de Müslümanlığa sığar. iftira edenler zulme yol açar, kötülüğe alet olurlar. iftira etmek, aynı zamanda, kul hakkı almaktır, Kul hakkı alanlar, başkalarının "ahını alırlar. Onlar da mutlaka karşılığını görürler. Hırsızlık Hırsızlık, sözlükte "kendine ait olmayan bir şeyi çalıp, kendine mal etme işi" di ye tanımlanmaktadır. İslamiyet, her ne şekilde olursa olsun, bir kimsenin başkasına ait mala el uzatmasını yasaklamıştır. Bu bakımdan, hırsızlık, çalıp-çarpma, gasp, haksız kazanç, rüşvet, hileli kazanç, eksik tartı ve ölçü hepsi haramdır. Başkalarının kapılarını dinlemek, evlerinin içini gözetlemek de göz ve kulak hırsızlığıdır. Öğrencilerin kopya çekmesi de haksız kazançtır, bir başka çeşit hırsızlıktır. Kopya şahsiyeti zedeler, kişinin kendine güvenini yitirmesine yol açar. Kıskançlık Kıskançlık yani haset, bir arkadaşımızın veya başkalarının başarılarını çekememektir. Onların yaptıkları, başardıkları işler karşısında eziklik duymaktır. Başkalarının üstünlüklerini çekememek, kötü bir huydur, ruhsal bozukluktur. çoğu kıskanç kişiler, bazen çılgınca işler de yapabilirler. Kıskançlık, onları saldırgan yapar. Yahut kıskandığı kişiye akıl almaz zararlar vermesine yol açar. Ama sonunda yine de kıskanç olan kişinin kendisi zarar görür. Kuran’ı kerim, kıskançlığı reddederken, aç gözlülükten korunmuş kimselerin gerçek mutluluğa ulaşacaklarını bildirir. 2 Başkalarını kıskanmamalı, onlara imrenmeliyiz. imrenmek, onların iyi hallerine özenmek demektir. imrenilecek insanları da takdir etmek gerekir. Ahlak açısından buna "gıpta etmek" denir. Peygamberimiz de bunu teşvik etmiştir. insan gıpta ederek yükselebilir. Alay Etmek İstihza yani alay etmek, bir insanı hor görmedir yahut bir insanla söz, yazı veya hareketle eğlenme, onu aşağılama demektir .Alay etmek, İslam hoş görmediği davranışlardandır. Alay etmek de ruhsal bir rahatsızlıktır. Yalancılık gibi, kıskançlık gibi alay etmek de insanı içten içe çökertir. Alay ettiği kişilerin düşmanlığını çeker. Herkes ondan uzak durmak ister. insan kendini büyük görmezse, alay etme alış kanlığından kurtulabilir. Bunun gibi insan kişiliğine saygı duyarsa, yine bu hastalık tan kurtulabilir . Büyüklenmek Kibir Kibir, kelime olarak büyüklük, büyük olma, kibirlenme, büyüklük taslama ve kendini başkalarından üstün tutma gibi anlamlara gelir. Kibir, İslam'da kötü huyların başında gelir. Tehlikeli bir davranış olan kibir, insanlar arasında kin doğurur. Toplum sal uyuşma ve kaynaşmayı baltalar, dostların gönüllerine nefret sokar. Zira kibirli in san, kendisi için sevip istediğini öteki Müslümanlar için istemez. Kibirde benlik iddi ası bulunduğundan böyle birisi alçak gönüllü olamaz. Bundan dolayı kibiri ve kibirli insanı hiçbir din hoş görmez. Büyüklenen, böbürlenen kişi, hem çevresinde hem de toplumda sevilmez. Çünkü böyle bir kişi, herkese tepeden bakar. Kendi dışındaki in sanları hakir görür. Hep kırıcı ve yıkıcı bir tavır içinde olur. insanlar arasında büyüklenen, böbürlenen kişileri Yüce Allah, şu şekilde uyar maktadır. "...Yeryüzünde böbürlenerek yürüme..." 1 Yine Kuran'da Allah, "...0 Allah büyüklük taslayanları asla sevmez." 2 buyurarak, kibirlileri sevmediğini belirtmektedir . Kötü Zanda Bulunmak insanlar, kusursuz değildir. Bazen en yakın dostumuz bile, bize karşı kırıcı ve incitici davranışlarda bulunabilir. Ancak bu gibi olayları büyütüp o dostumuz hakkın da kötü zanda bulunmamız, dostluk bağlarını koparabilir. Bu doğru bir davranış değildir. Yüce Allah, değil kötü zan, hatta zandan bile kaçınmak gerektiğini Kuranıkerim’de şöyle belirtmiştir; "Ey iman edenler! Zandan çokça kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin." 3 Burada kaçınmamız istenen zan, kötü zandır. Ancak iyi zanda bulunmak gerekir. Aksi halde Allah'ın sevmediği davranışı yapmış oluruz. Gerçek mümin, kendisine karşı yapılan her kırıcı ve incitici davranışlara karşı kötü zanda bulunmamalıdır. Mümin dostlarını hemen terk etmemelidir. Çünkü dost kazanmak zor; ama kaybetmek kolaydır. Başkalarının Özel Hayatını Araştırmak İslam, Özel hayatın gizliliğine saygı duyar. Onun açığa vurulmasına karşı çıkar. Özel hayatın gizliliğinin korunmasından yanadır. Nitekim Kuran’da Yüce Allah şöyle buyurmaktadır "Ey iman edenler! Kendi evinizden başka evlere geldiğinizi fark ettirip ev halkına selam vermedikçe girmeyin. Bu, sizin için daha iyidir; herhalde bunu düşünüp anlarsınız. Orada kimse bulamadınızsa, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Eğer size "Geri dönün!" denilirse hemen dönün. Çünkü bu, sizin için daha temiz bir davranıştır. Allah yaptığınızı bilir." 4 Anne, Baba ve Büyüklere Saygısızlık Dinimiz, Allah'a kulluktan sonra, en önemli görevin ana ve babaya iyi davranmak olduğunu bildirir. Bu hususta Kuranıkerim’de şöyle buyrulmaktadır "...Onlara "öf" bile deme..." 5 Bundan dolayı onlara iyi davranmalı, istedikleri her şeyi yapmalıyız. Onların gönüllerini kırmamalı, onları hoşnut etmek için özen göstermeliyiz. Ellerini öpüp hayır dualarını almalıyız. Bu bize, büyük bir manevi destek verir. Annemiz, babamız, öğretmenlerimiz gibi büyüklerimiz, bizim hayata daha iyi ha zırlanmamız için bize yol gösterirler, örnek olurlar. Bize iyi, dürüst olmayı öğretirler. Kötülere ve kötülüklere karşı bizi hep uyarırlar. Bütün bunlardan dolayı onlara saygı duyarız. 2. DİNİMİZİN SAKINMAMIZI İSTEDİĞİ KÖTÜ ALIŞKANLIKLAR Alkollü İçki İçmek Alkolün bedende yaptığı yol açtığı çok çeşitli hastalıklardan başka, ruhsal bir takım zararları da vardır. Onun ruhi zararları daha çok, zihin, dikkat, bilinç ve irade üzerinde görülür. Ayrıca ümitsizlik ve karamsarlık doğurur. Trafik kazaları, cinayetler, aile kavgaları ve hukuka aykırı her çeşit eylemde alkolün etkisi görülür. Ayrıca ruh ve akıl hastalıklarında da alkolün etkisi unutulmamalıdır. Bireysel ve toplumsal zararlara yol açan alkollü içkiyi dinimiz de açık hükümlerle yasaklamıştır. Kuran’da içkinin yasaklanması aşama aşama gerçekleşmiştir. En sonunda Yüce Allah, şöyle buyurmuştur "Ey inananlar! içki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi olan pisliklerdir. Bunlardan sakının ki kurtuluşa eresiniz." 1 İslam içkiyi yasaklamakla akla önem vermiştir. Çünkü alkol, aklı baştan alır. Aklın kontrolünü kaybetmesine yol açar . Uyuşturucu Kullanmak Uyuşturucu alışkanlığı, bir hastalıktır. Bu kötü alışkanlık ve hastalığın nedenleri de çeşitlidir. Bunlar arasında insanın zaafları, sorumluluktan kaçışı, eğitimsizlik sayılabilir. Ayrıca, insanların birbirini olumsuz yönde etkilemeleri ve kötü çevre şartları, Lükse ve gösterişe dayalı yapay hayatın verdiği tatminsizlik, manevi boşluk, ide al yoksunluğu, fakirlik ve yalnızlığın verdiği çaresizlik gibi hususlar da bu hastalığın nedenleri arasında gösterilebilir . İslam, aynen içkiyi yasakladığı gibi uyuşturucu madde kullanımını da kesin bir ifadeyle yasaklamıştır. Zira, Kuran’da geçen içki yasağı, sarhoşluk veren, insanın akli ve ruhi dengesini bozan bütün katı ve SIVI maddeleri kapsar .Nitekim beden ve ruh sağlığını bozduğu, sarhoşluk ve uyuşukluk verdiği için uyuşturucular da dinimizce yasaklanmıştır. Kumar Oynamak Dinimizin bizden sakınmamızı, uzak durmamızı istediği alışkanlıklardan birisi de kumardır. Nitekim alkollü içki konusunda metnini verdiğimiz ayette Yüce Allah, kumarın ve falcılığın da yasak olduğunu belirtmiştir. İslam, kumarın herhangi bir şeklini belirtmemiştir. Bunu yaparken onun anlamını ve doğuracağı sonuçları göz önüne alarak yasaklamıştır. Şekli ve metodu ne olursa olsun, kumar, haramdır. 3. KÖTÜ ALIŞKANLIKLAR NASIL BAŞLIYOR? Bugün yapılan pek çok araştırmada kötü alışkanlıkların, nedenleri üzerine önemli bulgular elde edilmektedir. Buna göre merak, en başta gelen nedenlerdendir. Sonra kötü alışkanlık edinmiş kişilerle kurulan arkadaşlıklar gelmektedir. Bunlardan başka, can sıkıntısı, stres, ailedeki huzursuzluklar gibi gerekçeler bu kötü alışkanlıklara sürüklemektedir. 4. KÖTÜ ALIŞKANLIK VE DAVRANIŞLARDAN NASIL KORUNALIM? Önce kötülüğün zarar verdiğinin bilincine ermeliyiz. Bu bilinç ile bunlara başlama ve alışma nedenlerinden uzak durmalıyız. Bunun için merak ile de olsa dinimizce yasaklanan davranışları yapmamız gerekir. Olabildiğince bu alışkanlık ve davranışlardan uzak duran kişilerle arkadaşlık kurmalıyız. Ayrıca bunların yapıldığı, kötülüklerin yeşerdiği ortamlardan uzak durmalıyız. Özellikle hem kendimizin hem de dost ve yakınlarımızın böyle ortamlara girip çıkmalarının önüne geçmeliyiz 5. KÖTÜ DAVRANIŞLAR KARŞISINDA DUYARSIZ KALMAYALIM Her insan, içinde yaşadığı toplumun üyesidir. Her birey, üyesi olduğu toplumun yerleşik düzenine uymalıdır. Unutmamalıyız ki toplum dışındaki insan tek başına ne yaşayabilir, ne de medeniyet kurabilir. Bundan dolayı ailenin, okulun, çarşının ve çevremizdeki her şeyin dirliğine, düzenine sahip çıkmalıyız, onları korumalıyız. Onları bozanlardan olmamalıyız. Hatta bu da yetmez; medeni cesaret sahibi olmalıyız. Kötü davranışların sahiplerini uyarmalıyız. Peygamberimiz de kötü davranış karşısında bir Müslüman’ın nasıl davranacağını şöyle dile getirmektedir ''içinizden her kim, çirkin bir davranış veya hoş olmayan bir şey gördüğünde, onu eliyle değiştir sin. Bunu eliyle değiştirmeye gücü yoksa, diliyle değiştirsin. Buna da gücü yetmiyorsa, gönlünde o şeye veya harekete buğzetsin tepkisini canlı tutsun...'' Böylece peygamberimiz, kötü davranışlar karşısında suskun kalmamamız gerektiğini açıkça belirtmektedir. Bu tutum, ayrıca sorumlu bir vatandaş davranışıdır. 6. BAŞKALARINA ZARAR VERMEK KUL HAKKI YEMEKTİR Biz kendimize nasıl zarar verilmesini istemiyorsak, başkalarına da zarar vermemeliyiz. İslam dini, insan haklarına saygılı olunmasını emreder. Bunu yaparken, haksızlık yapmayı da yasaklamıştır. Kul hakkı kavramı ile ifade edilen, başkalarının hak ve hukukuna saygı, Kuranın ve hadislerin üzerinde durduğu hususlardandır. Birinin işini engellemek, aleyhinde konuşmak; malını çalmak kul hakkı tanımamaktır. Bunun gibi güçlünün zayıfı ezmesi ve başkasına iftira atması da böyledir. Bunların yanında gözün gördüğü ve canın çektiği bir yiyecekten göreni faydalandır Mamak da, kul hakkına saygısızlıktır. Bunlardan başka devletin malını çalmak veya yemek, milyonlarca vatandaşın hakkını yemektir. Aldığı ücretin, maaşın karşılığı kadar çalışmamak da kul hakkı yemektir .Haksız kazanç sağlamak, topluma ait şeylerden çalmak, insanlara zarar vermektir, yani kul hakkı yemektir.
Evlilik, karı-kocanın kendilerine ait bir mahremiyet ve paylaşım alanı oluşturmaları ve neslin devamını sağlayan meşru ve özel bir ilişkidir. Fıtrat olarak kadın ve erkek birbirini tamamlayan ve birbiriyle huzur bulan iki varlıktır. Allah bu konuda şöyle buyurur “İçinizden kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp, aranızda karşılıklı sevgi ve merhamet meydana getirmesi de O’nun varlığının delillerindendir.” Rum suresi, 21. ayet Evlilik olmadan bir aileden bahsetmek mümkün değildir. İslam dini evliliğe önem vermiş, ve Kur’an-ı Kerim’de şöyle teşvik edilmiştir “Aranızdaki evlilik çağına gelmiş olanları evlendirin.” Nur suresi, 32. ayet Ek Bilgi ! Aleyhisselam “Selam onun üzerine olsun” anlamına gelir. Hz. Muhammed dışındaki peygamberler, melekler ve Kur’an’da adı geçen yüce kişilerin ismi anıldığında söylenir. Peygamberimiz de evlilik konusunda şöyle buyurmuştur “Gençler! Ailesini geçindirebilecek olanlarınız hemen evlensin. Çünkü evlenmek gözü haramdan daha fazla sakındırır. Nefsi daha fazla korur.” Buhari, Nikâh, 3 Bir Müslüman kimlerle evlenemez “Anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşlerinizin kızları, kız kardeşlerinizin kızları, sizi emziren anneleriniz, süt bacılarınız, eşlerinizin anneleri, kendileriyle birleştiğiniz eşlerinizden olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız size haram kılınmıştır. Eğer onlarla birleşmiş değilseniz nikâh ortadan kalktığında kızlarını almanızda size bir sakınca yoktur. Kendi sulbünüzden olan oğlanlarınızın eşleri ve iki kız kardeşi birden almak da size haram kılındı ancak geçen geçmiştir. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” Nisa suresi, 23. ayet Evlilik, kadın ve erkeğin hayatlarını birleştirmek için yaptıkları sözleşmedir. Nikâh ise eşler arasında yapılan sözleşmenin ismidir. Nikâh, şahitler huzurunda yapılır ve topluma ilan edilir. Nikâhla iki insanın meşru birlikteliği topluma duyurularak kötü düşüncelerin önüne geçilir ve kurulan ailenin toplum tarafından kabulü sağlanır. Nikâhla birlikte karı-koca münasebetleri de başlar. Kadın ve erkeği birbirine bağlayan bu sözleşme doğacak çocukların hukuki statüsünü de belirler. İslam dinine göre evlilikte “mehir” kadının hakkıdır. Mehir, erkeğin evleneceği kadına nikâhta vermek zorunda olduğu ücrettir. Mehir, evlenen kadın için maddi bir güvencedir. Allah bu konuda şöyle buyurur “Kadınlara mehirlerini gönül rızası ile cömertçe verin; eğer gönül hoşluğu ile o mehrin bir kısmını size bağışlarlarsa onu da afiyetle yeyin.” Nisa suresi, 4. ayet Evlilik, insanları birbirine yakınlaştırır ve kaynaştırır. Ailelerin birlikteliğinden hısımlık ve dostluk bağları kurulur. Kayınvalide, kayınpeder, kayınbirader, baldız, bacanak, elti, görümce olarak adlandırılan yeni akrabalık ve arkadaşlıklar oluşur. Bu kurulan ilişkilerle toplumda kaynaşma meydana gelir. Evliliğin psikolojik, fizyolojik ve sosyal amaçları Sevme ve sevilme ihtiyacı Toplumda bir yer edinebilme Birlikte güven içinde olma ve korunma duygusu Dayanışma duygusunu hissetme Geleceğe güvenle bakabilme Cinsel yaşamın meşru ve sağlıklı olarak düzenlenmesi Dünyaya yeni nesiller getirme Dinimize göre nikâh yapmak evlilik için yeterlidir. Örf ve adetlerimizde olan bazı uygulamalar evlilik sürecini belirler. Sırasıyla söz kesme, nişan, kına gecesi ve düğün yapılarak evlilik gerçekleşir. Bu gelenekler toplumun bir araya gelmesine, kaynaşmasına, evlenen çiftleri tanımalarına ve onlara maddi ve manevi yönden destek olmaya yardım eder. Geleneklerimize göre düğünlerimizi yaparken aileler masraflar konusunda anlayışlı olmalı, yeni kurulan aileye destek olmalıdır. Anne ve babalar nişan ve düğün sürecinde israfa kaçmamalı, maddi ve manevi zorluklar çıkarmamalıdır. Peygamberimizin “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız, sevdiriniz, nefret ettirmeyiniz” Buhari, Cihad, 164 tavsiyesine uyarak evlilik sürecini kolaylaştırmalıyız. Ülkemizde gelenek haline gelen toplu nikâh törenlerinden bir kare. Gaziantep Evlilik ve aileyle ilgili Kur’an-ı Kerim’deki ayetler ve Peygamberimizin hadislerinden bazıları şöyledir Onlar, “Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle.” diyenlerdir. Furkân suresi, 74. ayet “İyi erkeklerle iyi kadınları birbirleriyle evlendirin. Dârimî, Nikâh, 10 “Birbirlerini seven çiftlerin birleşmesi için nikâhtan daha iyi bir çözüm ” İbn Mâce, Nikâh, 1 “Bir kadınla dört şeyden dolayı evlenilir Malı, soyu, güzelliği ve dini için. Sen dindar olanını seç. Aksi halde fakr-u zarurete duçar olursun!” Buhârî, Nikâh, 16
Eğitim Öğretim İle İlgili Belgeler > Yazılı Soruları, Yazılı Arşivi > Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yazılı Soruları > Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi 12. Sınıf 1. Dönem 1. Yazılı Soruları DİN KÜLTÜRÜ 12. SINIF 1. DÖNEM 1. YAZILI SORULARI 12 CEVAP ANAHTARLI … – … EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI ………..………..… OKULU 12/… SINIFI DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ 1. DÖNEM 1. YAZILISI ADI SOYADI…..…………… NU….. PUAN…. 1- Her şey bir amaç için yaratıldığına göre insanın yaratılış amacı nedir? Kısaca açıklayınız? 25 puan 2- Ahiret hayatına iman bize bireysel ve toplumsal açıdan neler kazandırabilir? Yazınız. 25 puan 3- İslam’a göre yaşayan kimselere olduğu gibi ölen Müslümanlara karşı da bazı sorumluluklarımız vardır. Bunlar nelerdir kısaca açıklayınız? 25 puan 4- İslam dinini öğrenmek ve karşılaşılan problemleri çözmek için takip edeceğimiz yol nasıl olmalıdır? Açıklayınız? 25 puan BAŞARILAR DİLERİM… CEVAP ANAHTARI 1- Her şey bir amaç için yaratıldığına göre insanın yaratılış amacı nedir? Kısaca açıklayınız? 25 puan İnsanın yaratılış gayesi Kur’an-ı Kerimde “Ey insanlar! Bakın, Biz sizi bir erkek ve kadın¬dan yarattık, ve sizi kavimler ve kabileler haline getirdik ki birbirinizi tanıyabilesiniz. Şüphesiz, Allah cc katında en üstün olanınız, O’na karşı derin bir sorum-luluk bilincine sahip olanınızdır. Allah cc her şeyi bilendir, her şeyden haber¬dar olandır.” diye buyurmuştur. İnsanın yaratılış gayesi nedir sorusunun kısa ve öz cevabı ;insanın yaradılış gayesi Allah cc’a kulluk ve ibadettir. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de geçen şu ayetler gayet açıklayıcıdır “Ve onlara söyle görünmez varlı- lan ve insanlan yalnızca beni tanımaları ve bana kulluk etmeleri için yarattım.” Zariyat-56 “O, hem ölümü hem de hayatı yaratmıştır ki sizi sınamaya tabi tutsun [ve böylece] davranış yönünden hanginiz daha iyidir [onu göstersin] ve yalnız ö[nun] kudret sahibi ve çok bağışlayıcı [olduğuna sizi inandırsın].” Mülk-2 2- Ahiret hayatına iman bize bireysel ve toplumsal açıdan neler kazandırabilir? Yazınız. 25 puan Ahiretin varlığı bilgisine sahip olan insanlar orada yaptıklarının karşılığını bulacaklarına da iman ettiklerinden bu dünyada kötülük yapmazlar. Kötülük yapsalar bile bundan dönerler ve kötülüğü devam ettirmezler. Hem Allah'tan hem de kötülük yaptıkları insanlardan af dilerler. İnsanın bu dünyada sorumluluk duygusu ile hareket etmesinde ahiret hayatının rolü büyüktür. Ahiret hayatı insanı cesaretli ve güçlü kılar. Ahirete inanan insan için bu dünya ölüp gidilecek bir bilgi yelpazesi. com yer değildir. Öbür dünyanın varlığına iman kişiyi iyiliklere çoğaltmaya sevk eder. Asıl hayatın ahirette olduğuna inanan insan dünya hayatının zorluklarına daha fazla sabredebilir. Ahiret hayatına inanan insanın erdemli bir yaşam ideali olur. Sergilenen her erdemli davranışın ahirette fazlasıyla bir karşılığı olacaktır. Bu erdemler toplum hayatının kalitesinin yüksek olmasına hizmet eder. 3- İslam’a göre yaşayan kimselere olduğu gibi ölen Müslümanlara karşı da bazı sorumluluklarımız vardır. Bunlar nelerdir kısaca açıklayınız? 25 puan Cenaze Namazı, ölen Müslüman için dua etmek amacıyla kılınır. Bu namaza katılmak, ölen kişinin yakınlarına taziyede bulunmak dinî ve insani bir sorumluluktur. İslam’a göre ölen kimse dinî geleneklere uygun olarak yıkanıp kefenlenir. Daha sonra cami avlusunda bulunan musalla taşına konur ve cenaze namazı kılınır. Ölen Müslümanın cenaze namazını kılmak farzı kifayedir. Kur’an, Mevlit Okumak, Toplumumuzda vefat eden kimselerin ardından Kur’an okumaya önem verilir. Ölen kimsenin defni sırasında da Yâsin, Tebâreke, İhlâs, Felâk ve Nâs sureleri okunur. Ömrü bitip ahirete göç eden Müslüman için sadece defin sırasında değil, daha sonra da Kur’an okunabilir. Ölen Müslümanın ardından yapılan başlıca işlerden biri de mevlit okutmaktır. Mevlit kelimesi; doğmak, doğum yeri ve doğum zamanı gibi anlamlara gelmektedir. İslam toplumlarında mevlit kavramı daha çok Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’i övmek amacıyla yazılmış eserleri ifade etmek için kullanılır. Peygamberimizi övmek, ona duyulan saygı, sevgi ve bağlılığı ifade etmek için tarih boyunca pek çok eser yazılmıştır. Bunlardan biri de Süleyman Çelebi 1346 - 1422 tarafından kaleme alınan Vesiletün - Necat Kurtuluş Vesilesi adlı mevlittir. Bu eser toplumumuzda çok sevilmiş, halkımız tarafından ilgiyle okunmuştur. Dua etmek ve hayır yapmak Ölen kimseyi ahirete uğurlarken ya da sonrasında onun için dua etmek İslam dininde tavsiye edilen güzel bir davranıştır. Dua etmek, vefat eden yakınlarımızın ardından yapacağımız görevlerden biridir. İslam dininde dua etmeye büyük önem verilir. Yüce Allah bizleri sık sık kendisine dua etmeye çağırmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de bu konuyla ilgili birçok ayet bulunmaktadır. Bunlardan birinde, “...Bana dua edin, duanıza karşılık vereyim...”1 buyrulmaktadır. Dinimize göre ölmüş yakınlarımız için hayır yapmak da güzel bir davranıştır. Dinimize göre ölen kimselerin amel defterleri kapanır. Ancak insanların yararlanacağı ilmî eserler bırakan; çeşme, köprü, cami gibi toplumun faydalanacağı eserler yaptıran, kendisi için dua edecek salih evladı olan kimselerin amel defterleri açık kalır. Örneğin bir cami yaptıran kişi, bu camide ibadet edildiği sürece ölmüş de olsa amel defteri açık kalır ve sevap kazanmaya devam eder. Sağlık ocağı, hastane, köprü, okul vb. yaptıran tüm Müslümanlar için de aynı durum söz konusudur. 4- İslam dinini öğrenmek ve karşılaşılan problemleri çözmek için takip edeceğimiz yol nasıl olmalıdır? Açıklayınız? 25 puan İslam dinini öğrenmek ve karşılaşılan problemleri çözmek için öncelikle Kur’an-ı Kerim’e başvurulmalıdır. Ancak Kur’an’da her sorunun cevabını ayrıntılı bir şekilde bulmak mümkün olmayabilir. Hz. Muhammed insanlara, Kur’an’da genel hatlarıyla anlatılan emir ve yasakların nasıl hayata geçirileceğini yaşayarak göstermiştir. Dolayısıyla İslam’ı öğrenirken Kur’an-ı Kerim’den sonra Peygamberimizin uygulamalarını esas almalıyız. Dinimizi asıl kaynakları olan Kur’an ve sünnetten öğrenirsek hem yanlış anlaşılmalara engel olur hem de hurafe ve batıl inançlardan uzaklaşmış oluruz. BAŞARILAR DİLERİM… “DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ 12. SINIF 1. DÖNEM 1. YAZILI SORULARI ”SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN >>>TIKLAYIN>>TIKLAYIN>>TIKLAYIN>>TIKLAYIN>>TIKLAYIN>>TIKLAYINYorumu çok iyi bir site lütfen bu siteden soru çözün, oyun oynayın, ders çalışın, işte ne diyim yani her türlü şeyi yapın bakın herkese diyorum" Allahım ! herkesin yazılısı 100 olur inşallah " diyorum ve ettiğim bütün dualarım gerçekleşir ->Yazan din kültüründen hep yüz alan velet 10. **Yorum** ->Yorumu Bu site süper sınava girmeden önce hep burdan yardım alıyorum ve bazı soruların aynısı çıkıyo tşkr ederm!!! ->Yazan Cemile 9. **Yorum** ->Yorumu şahane bir site burayı sevdimm ->Yazan Buse. Er 8. **Yorum** ->Yorumu SIZIN SAYENIZDE YÜKSEK BIR NOT ALDIM SIZE TESSEKÜR EDIYORUM... ->Yazan sıla 7. **Yorum** ->Yorumu valla bu site çok süper .Bu siteyi kuran herkimse Allah razi olsun tüm ödevlerimi bu siteden mugladan sevgiler.... ->Yazan kara48500.. 6. **Yorum** ->Yorumu çok güzel bir site. kurucularına çok teşekkür ederim başarılarınızın devamını dilerim. ->Yazan Tuncay. 5. **Yorum** ->Yorumu ilk defa böyle bi site buldum gerçekten çok beğendim yapanların eline sağlık. ->Yazan efe . 4. **Yorum** ->Yorumu ya valla çok güzel bisi yapmışınız. Çok yararlı şeyler bunlar çok sagolun ->Yazan rabia.. 3. **Yorum** ->Yorumu Çok ii bilgiler var teşekkür ederim. Çok süper... Ya bu siteyi kurandan Allah razı olsun ..... süperrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr. Çok iyiydi. isime yaradı. Her kimse bu sayfayı kurduğu için teşekkür ederim ->Yazan pınar.. 2. **Yorum** ->Yorumu çok güzel site canım ben hep her konuda bu siteyi kullanıyorum özellikle kullanıcı olmak zorunlu değil ve indirmek gerekmiyor ->Yazan ESRA.. 1. **Yorum** ->Yorumu Burada muhteşem bilgiler var hepsi birbirinden güzel size de tavsiyeederim. ->Yazan Hasan Öğüt. >>>YORUM YAZ<<< Adınız YorumunuzYorumunuzda Silmek istediğiniz kelime veya cümle varsa kelimeyi fare ile seçinve delete tuşuna basın... E MailZorunlu Değil
Eğer şu an yaptığınız işten zevk almıyorsanız, hayalinizdeki işin ne olması gerektiğiyle ilgili soruya da cevap vermekte muhtemelen zorlanıyorsunuz. Çünkü soru soru ne kadar doğru gibi görülse de aslında eksik. Hayalinizdeki iş veya yaşam amacınız, aslında ne yapmayı sevdiğinizden daha çok, başkalarının hayatında nasıl bir değişim yaratmayı istemenizde saklı. Sevdiğiniz ve hayal ettiğiniz işi yapmak, sosyal medya platformlarında en çok beğeni alan; motivasyon eğitim ve toplantılarında en çok konuşulan konuların başında. Ona rağmen sorulduğunda bu tarz bir soruya üzerinde uzun uzun düşündükten sonra bile tatminkar bir cevapla gelmek, eğer halen cevabı bulamamışsanız, gerçekten kolay değil. Gözlemim şu ki insanlar ne yapmaktan hoşlandıklarını ve güçlü yanlarını genellikle biliyorlar. Üzerinde fazla kafa yorulmayan konuysa, bu güçlü yanların diğer insanların hayatlarında ne gibi değişimlere yol açabileceğini hayal etmek ve bundan elde edecekleri tatmini hesaba katmak. Sevdiğinizi düşündüğünüz işin sonucunda elde edeceğiniz tatmini maddi öğelerle tarif etmek, hayalinizdeki işi ya da hayat amacınızı belirlemekte yine yetersiz kalıyor. Yapmanız gereken, işi değil insanların hayatına nasıl dokunabileceğinizi hayal etmek. Örneğin, sadece ders vereceğinizi değil, öğrencilerinize kendi hayallerini gerçekleştirebilecekleri hedefler vereceğinizi; mimar olacağınızı değil, müşterilerinize ayrıcalıklı hissedecekleri mekanlar hazırlayacağınızı; radyo programı yapacağınızı değil, programınızın size ayrılan zamandaki en eğlenceli program olacağını hayal edip edememeniz hayalinizdeki işin ya da hayat amacınızın o iş olup olmayacağını size daha rahat gösterebilir. Yapılan İşin Sonuçlarını Görebilmek Bu durumda başarılı olmak için sadece süreçten zevk aldığınız değil, işin sonuçlarının da sizi beslediği ve insanların hayatlarında fark yaratmak için tutku hissettiğiniz bir yapı da hayal edebilmelisiniz. Çünkü yapılan işin sonuçlarını görmek iç motivasyonumuzu sürdürebilmemizin en önemli kriteri. Entelektüel emeğe geçiş elde ettiğimiz sonuçların görünürlüğünü ve ölçülebilirliğini zorlaştırdığı için günümüzde mutluluk ve tatmin her zamankinden çok daha zor elde edilir oldu. Eskiden odun kesip bahçesine yığan oduncu, yaptığı işin sonucunu ve tatminini hemen görebilirken; şimdi birçok insan ortaya koyduğu entelektüel emeğin sonucunu kısa zamanda göremiyor ve sonuç olarak da negatif stres ve tatminsizlik yaşıyor. Bu tatminsizlik de kısa zamanda mutsuzluğa dönüşüyor. Survivor yarışması hayatımızdaki hangi eksiği tamamlıyor da bu kadar çok seyrediliyor hiç düşündünüz mü? Yapılan işin sonuçlarını görebilmek. Çoğu zaman gerçek hayatın aksine Survivordaki yarışmacıların elde ettikleri başarı ya da yenilginin onlar üzerindeki pozitif ya da negatif etkilerini hemen gözlemleyebilme şansına sahip oluyoruz. Ayna nöronlar sayesinde de bu duyguları ekran karşısında birebir hissedebiliyor ve çoğumuzun hayatımızda eksik olan yapılan işin sonuçlarını görememe eksikliğimizi de o anda tatmin edebiliyoruz. Maalesef ki çoğu zaman entelektüel hayat böyle işlemiyor ve sürekli kendimizi içsel ya da dışsal motivasyonlarla güdüleme ihtiyacı duyuyoruz. Mutluluk, Uğraş ve Tatmin Günümüzde zahmetsizce hiç sıkıntıya girmeden hemen mutlu olma gayreti ise mutlu ve tatmin olma olasılığımızı daha da aşağı çekiyor. Aksine yapılan işin içine daha da dahil olmamız ve insanların hayatlarına nasıl dokunabileceğimizi hayal edebilmemiz gelecek mutluluğumuz ve iç motivasyonumuz üzerinde çok olumlu rol oynuyor. Mutluluk, uğraş ve tatmin aslen kardeş hisler ve kavramlar; çünkü mutluluk sadece karşıtı ile birlikte anlam kazanıyor. Dengeyi ifade eden TAO sembolündeki gibi acının içinde umut ve hayata bağlanma olduğu gibi; mutluluğun içinde de acı, uğraş ve tatmin var. fMRI ile gerçekleştirilen beyin taramalarında insanların kendilerini en mutlu hissettikleri zamanların en rahat zamanlar değil, sıkıntıyla en çok mücadele ettikleri zamanlar olduğu görülmüş. Geriye bakıp siz de bir düşünün. En çok mutlulukla hatırladığınız zamanlar, eskiden bir an önce bitse dediğiniz sıkıntılı lise, askerlik, doğum yılları ya da stresli bir durumdan alnınızın akıyla çıktığınız zamanlar değil mi? Toparlamamız gerekirse ; Hayat amacınız ya da hayalinizdeki iş nedir sorusuna tatminkâr bir cevapla gelemiyorsanız gayet normal, hiç canınızı sıkmayın. Soruyu değiştirin. Hayalinizdeki işi bulmaya ya da hayat amacınıza değil başkalarının hayatında nasıl farklar yaratabileceğinize odaklanın; Uzun vadede sizi asıl besleyecek şeyin yapacağınız işin manevi sonuçları ve zorluklarla mücadele ederek elde edeceğiniz tatmin olduğunu hiç aklınızdan çıkartmayın. Yazan Burç Uygurmen HarwardBusinessReview
İslam her alanda olduğu gibi giyim kuşamda da itidal esasını getirmiş, Kur’an’da sıklıkla ölçülü hareket etmek, aşırılığa, lüks ve gösterişe kaçmamak tavsiye edilmiş, Hz. Peygamber de hayatı boyunca daima şık, temiz, sade ve güzel giyinmiş ve bunda da her zaman için itidali korumuştur. Peki, ipekli elbise giyme ve ipekli kumaş kullanma ile ilgili hadisler nelerdir? Erkeklerin ipekli elbise giymesi caiz midir? Dinimize göre ipek kullanmanın hükmü nedir? Sizler için Diyanet’in İlmihal-2 “İslam ve toplum'' kitabında yer alan bilgilere göre, ipekli kumaş hakkında merak edilenleri derledik. İPEK GİYMEK ERKEKLER İÇİN YASAK MIDIR? İslâm her alanda olduğu gibi giyim kuşamda da itidal esasını getirmiş, Kur'an'da sıklıkla ölçülü hareket etmek, aşırılığa, lüks ve gösterişe kaçmamak tavsiye edilmiş, Hz. Peygamber de hayatı boyunca daima şık, temiz, sade ve güzel giyinmiş ve bunda da her zaman için itidali korumuştur. İslâm'ın giyim ve kuşama kural olarak müdahale etmediğini, bu konuda kişilerin zevk ve tercihlerine önem verdiğini, sadece zorunlu ve gerekli gördüğü müdahaleleri yapmakla yetindiği bilinmektedir. Bunun için de, dinin giyinme ile ilgili kısıtlamaları sınırlı sayıda kalmıştır. İşte bu kısıtlamalardan biri de ipeğin kullanımında erkekler için bazı yasakların getirilmiş olmasıdır. PEYGAMBER EFENDİMİZ İPEĞİN KULLANIMI HAKKINDA NE DEMİŞTİR? Peygamberimiz altın ve gümüşün kullanımında olduğu gibi ipeğin giyim ve kullanımında da, kadınlar için daha toleranslı davranırken erkekler için bazı sınırlamalar getirmiştir. İnsanın altın, gümüş, inci, ipek gibi kıymetli maden ve eşyaya düşkünlüğü sebebiyledir ki Kur'an'da cennet hayatının tasvirinde bu öğeler sıklıkla kullanılır bk. el-Kehf 18/31; el-Hac 22/23; el-Fâtır 35/33; ed-Duhân 44/53; el-İnsân 76/12, 31. Dünyada ipeğin kullanımına gelince, Kur'an'ın lüks ve israfı, gösteriş ve böbürlenmeyi yasaklayan genel hükümleri dışında doğrudan ipeğin giyilmesini ve kullanımını konu alan özel bir ifadesi yoktur. Hadislerde ise ipekle ilgili erkeklere mahsus bazı kayıt ve yasaklamalar getirilmiştir. Ancak bu konudaki sınırlamaları, ipeğe ait özel bir hüküm olarak almak yerine dinin, giyim kuşamla, altın ve gümüşün kullanımıyla, yeme içme ve tüketimle alâkalı diğer ilke ve hükümleriyle birlikte ele almak ve bunları İslâm'ın genel amaç ve prensiplerinin bir parçası veya örneklendirmesi olarak değerlendirmek daha isabetli görünmektedir. İPEKLİ ELBİSE GİYME VE İPEKLİ KUMAŞ KULLANMA İLE İLGİLİ HADİSLER NELERDİR? İpekli elbise giyme ve ipekli kumaş kullanma ile ilgili hadislerin başlıcaları şöyle sıralanabilir 1. "İpeği dünyada giyen âhirette giyemeyecektir" Buhârî, "Libâs", 25; Müslim, "Libâs", 2; Tirmizî, "Edeb", 1. 2. Sahâbeden Huzeyfe, Medâin'de bulunduğu bir sırada içmek için su istemiş, o bölgenin ileri geleni ona gümüş bir kapla su getirince de, kabı elinden fırlatmış ve Hz. Peygamber, "Altın, gümüş, ipek ve dîbâc dünyada onlar için, âhirette sizin içindir" buyurdu demiştir Buhârî, "Libâs", 25. 3. "İpek ve altın ümmetimin kadınlarına helâl, erkeklerine haramdır" Buhârî, "Libâs", 30. 4. Sahâbeden Berâ b. Âzib şöyle demiştir "Hz. Peygamber bize yedi şeyi emretti, yedi şeyi de yasakladı. Hastaları ziyaret etmeyi, cenazenin arkasından gitmeyi, hapşırana iyi dilekte bulunmayı, yemini yerine getirmeyi, mazluma yardım etmeyi, davete icâbet etmeyi ve selâmı yaymayı emretti. Altın yüzük kullanmayı, gümüş kaptan içmeyi, eyerlerin üzerine konan ipek örtü meyâsir kullanmayı, ipek ile nakışlanmış kumaş kassî kullanmayı, ipek harîr, kalın ipekli kumaş istebrak ve erişi ve argacı çözgüsü ve atkısı ipek olan kumaş dîbâc giyinmeyi yasakladı" Buhârî, "Libâs", 45; Müslim, "Libâs", 1. 5. Hz. Ömer, satılmakta olan bir ipek elbise görmüş ve Hz. Peygamber'e "Yâ Resûlellah! Şu elbiseyi satın alsan da, hem sana gelen heyetleri kabul sırasında, hem de cuma günleri giysen!" demişti. Resûl-i Ekrem, "Bunu ancak nasipsizler giyer" buyurmuştur. Hz. Peygamber, bu olaydan bir müddet sonra Ömer'e ipek bir elbise göndermiş, Ömer, "İpek elbise konusunda o söylediklerinden sonra bana ipek elbise mi gönderiyorsun" diyerek şaşkınlığını ifade edince Resûlullah, "Ben bunu sana satasın ya da birine veresin diye gönderdim" buyurmuştur Buhârî, "Libâs", 25, 30. 6. Ali b. Ebû Tâlib şöyle bir rivayette bulunmuştur "Hz. Peygamber, bana ipek bir elbise göndermişti. Ben bunu giyerek dışarı çıktım. Hz. Peygamber'in yüzünde kızgınlık ifadesini görünce elbiseyi hanımlar arasında paylaştırdım" Buhârî, "Libâs", 30. 7. Berâ b. Âzib şöyle bir olay nakletmiştir "Hz. Peygamber'e ipek bir elbise hediye edilmişti. Biz bu elbiseye dokunuyor ve güzelliğine duyduğumuz hayranlığı dile getiriyorduk. Hz. Peygamber 'Siz buna çok mu güzel diyorsunuz! Sa'd b. Muâz'ın cennetteki mendilleri bundan daha hayırlıdır' buyurdu" Buhârî, "Libâs", 26. 8. Ebû Osman en-Nehdî şöyle bir olay nakletmiştir "Biz Utbe b. Ferkad ile Azerbaycan'da bulunduğumuz sırada bize Ömer'den bir mektup geldi. O mektupta, -işaret ve orta parmağını göstererek- şu kadarlık miktar hariç, Hz. Peygamber'in ipeği yasakladığı yazılıydı. Anladığımız kadarıyla şu kadarcık miktar sözüyle elbise üzerinde bulunan alâmeti alem kastediyordu" Buhârî, "Libâs", 25. 9. "Hz. Peygamber'e ipek bir ferace hediye edilmişti. Hz. Peygamber bunu giydi ve namaz kıldı. Sonra ondan pek hoşlanmamış bir biçimde üzerinden çıkararak 'Bu müttakilere yakışmaz' buyurdu" Buhârî, "Libâs", 12. 10. Bir rivayette de Hz. Peygamber'in, Züheyr ve Abdurrahman'a yakalandıkları cilt hastalığı sebebiyle ipek elbise giyme hususunda ruhsat verdiği haber verilir Buhârî, "Libâs", 29. İslâm bilginleri, ipekli kumaş kullanımı ile ilgili görüşlerini çoğunlukla bu hadislere dayandırmışlardır. Bilginlerin çoğunluğu, söz konusu hadislerden hareketle ipek giymenin erkeklere haram olduğunu ileri sürmüşlerdir. İbnü'lArabî, ipek giymenin hükmü ile ilgili olarak, çeşitli durumlara göre, on kadar görüş bulunduğunu ifade etmiştir. Hanefî mezhebinin üç büyük imamı Ebû Hanîfe, Ebû Yûsuf ve Muhammed erkeklerin, savaş durumu dışında ipek giymesinin câiz olmadığı görüşündedir. Ebû Hanîfe'ye göre bu hüküm savaş durumu için de geçerlidir. Ebû Yûsuf ve Muhammed'e göre ise, savaş durumunda ipek giyilebilir. Şu var ki bu iki imam, ipeğin savaş durumunda giyilebilmesi için, bedeni silâha karşı koruyacak sağlamlıkta olmasını şart koşmuşlardır. Yine üç Hanefî imama göre, ipeğin atkısı veya örgüsü ipek değilse, savaş durumu dışında giyilmesinde bir beis yoktur. İmam Mâlik'ten meşhur görüş, ipeğin erkeklere savaşta da câiz olmadığı yönündedir. Şâfiî âlimlerinden Nevevî bu konuda şu açıklamayı yapar "İpek, istebrak, dîbâc ve kassî giymek erkeklere haramdır. Kişinin bunu böbürlenmek amacıyla giymesiyle başka amaçla giymesi arasında fark yoktur. Fakat bir deri hastalığı sebebiyle giymişse bu takdirde haram değildir. Kadınların ipek giymesi ise mubahtır". İMAM-I NEVEVİ İPEK HAKKINDA NE DEMİŞTİR? Nevevî bu görüşü bilginlerin çoğunluğuna nisbet ettikten sonra, ipeğin erkeklere de mubah olduğunu ileri sürenlerin bulunduğunu, bu arada İbnü'z-Zübeyr'in ipeğin gerek erkeklere gerekse kadınlara mubah olduğu kanaatini taşıdığını belirtmiştir. Öte yandan, çocuklara bayram günlerinde ipekli elbise giydirilmesinde bir beis olmadığını ifade eden Nevevî, bu yasağın sırf ipekli kumaşlar için geçerli olduğunu, ipeği daha fazla olmamak kaydıyla ipek karışımı kumaşların giyilebileceğini kaydeder Nevevî, Şerhu Sahîhi Müslim, XIV, 32-33, 38. Hanbelî âlimlerden İbn Kudâme, Ahmed b. Hanbel'den gelen bir rivayete göre, ipek giymenin iyi geldiği bir hastalığın bulunması halinde ipek elbise giymenin câiz olduğunu, Mâlik'in bu durumda bile ipek giymeye ruhsat vermediğini belirtmiştir. İbn Kudâme ipeğin savaşta giyilmesi ile ilgili olarak da şunları söyler "Bu konuda Ahmed'den iki rivayet vardır. Birinci ve kuvvetli olan rivayete göre, savaşta ipek giymek mubahtır. Çünkü ipeğin yasaklanış sebebi, gösteriş yapma, böbürlenme ve fakirlerin kalplerinin kırılmasıdır. Savaş durumunda gösteriş yapma, böbürlenme kınanmış değildir". İbn Kudâme, başka bir şey ile karışık dokunmuş ipek konusunda ise şunu kaydeder "Haram olan, saf ipektir. Başka bir şeyle karışık dokunmuş kumaşta, ipeğin oranı daha fazla olmadığı sürece bu kumaştan yapılan elbisenin giyilmesinde bir sakınca yoktur" İbn Kudâme, el-Mugnî, I, 588-590. ERKEKLERİN İPEKLİ ELBİSE GİYMESİ CAİZ MİDİR? Netice itibariyle, İslâm bilginleri ilke olarak erkeklerin ipekli elbise giymesinin câiz olmadığında hemen hemen görüş birliğinde olup, bu ilkenin nasıl uygulanacağında ve hangi durumlarda erkeklere ruhsat tanınacağında farklı görüş ve ölçülere sahiptir. Meselâ, fakihlerin çoğunluğu savaş dışında, bir hastalığın tedavisi, soğuktan korunma, koruyucu hekimlik açısından gerekli görülme gibi bir ihtiyaç ve mazeretin bulunması halinde erkeklerin ipek giyebileceği, fakat ipek kumaştan yapılmış yorgan, döşek, minder, halı, kilim gibi eşyanın kullanımının da erkekler açısından giyinme hükmünde olduğundan câiz olmadığı görüşündedir. Ebû Hanîfe ile bazı Mâlikî fakihleri ise hadislerdeki yasağın ipekli kumaşın sadece giyilmesine mahsus bir hüküm olduğu, bu sebeple de ipeğin giyim dışı kullanımının câiz olduğu görüşündedir. Azınlıkta olsa da bazı âlimler ipekli kumaş giymenin hem kadınlara hem erkeklere haram veya ikisine de helâl olduğunu söylemektedirler. İpekli Elbise İçinde Kılınan Namazın Hükmü. Hanefîler'e göre, ipekli elbise içinde kılınan namaz sahih olup iadesi gerekmez. Ancak ipekli elbise ile namaz kılmak mekruhtur. Ayrıca bu şahıs, giyilmesi yasak olan bir şeyi giydiği için de günah işlemiş olur. Şâfiî, Ebû Sevr ve bir rivayette Mâlik, "Bu kişi o anda ipekten başka bir elbise bulma imkânına sahip ise, namazı hemen iade etmelidir" demişlerdir. Hz. Peygamber'in, Ömer'e ipek bir elbise gönderip, Ömer'in şaşkınlık ifade eden sözleri üzerine, "Ben onu sana giyesin diye değil, satıp yararlanasın diye gönderdim" buyurmuş olmasından hareketle bilginlerin çoğunluğu, ipekli eşyanın alınıp satılmasının ve hediye edilmesinin câiz olduğu sonucuna varmışlardır. İPEKLİ KUMAŞLAR NEDEN YASAKLANMIŞTIR? Aynı şekilde Hz. Peygamber, Hz. Âişe'nin satın aldığı üzerinde resimler bulunan perdeyi kaldırtmış fakat yaptığı satım sözleşmesine ilişmemiştir. Bu iki uygulamadan hareketle kullanılması mekruh olan şeylerin ticaretinin mubah olduğu sonucu çıkarılmıştır. Hadislerin genel içeriği göz önüne alınınca ipeğin lüks harcama kabul edildiği, böbürlenme ve övünmeye vesile olduğu ve bu sebeple de fakirlerin kalbinin kırılmasına yol açtığı için yasaklandığı anlaşılabilir. İpekle ilgili olarak Hz. Peygamber tarafından yerleştirilmeye çalışılan anlayışın, toplumun zengin ve fakir üyeleri arasında çatışmanın engellenmesine yönelik ve belirtilen yasağın bu açıdan önemli bir tedbir olduğu dikkatten uzak tutulmamalıdır. İpeğin o dönemin en şatafatlı ve lüks giysilerinden olduğu düşünülürse bu durum daha iyi anlaşılır. BİR MÜSLÜMAN NASIL GİYİNMELİDİR? Konuya ilişkin hadislerin bütününden anlaşıldığına göre, Hz. Peygamber ipekli giymeyi yasaklamakla hem müslümanları dünya nimetlerine gereğinden fazla dalıp âhireti unutmaktan korumak, hem de toplumda diğer insanların, özellikle üzerini örtecek bir parça elbiseyi bulmakta zorlanan fakir kimselerin rencide olmasını, toplumda lüks ve israfın yaygınlaşmasını önlemek istemiştir. Bu itibarla yasağı ipeğe ait özelliklere bağlamak ve sadece onunla ilgili olarak gelmiş sert bir yasak şeklinde anlamak yerine, müslümanları sade giyinmeye özendiren, lüks ve israftan, gösterişten, başkalarını rahatsız edici boyuttaki tüketimden kaçınmaya yönlendiren bir tavsiye ve tedbir olarak yorumlamak daha isabetli gözükmektedir. Buna göre, günümüzdeki aşırı tüketim araç ve usulleri de dolaylı olarak, bu nevi dinî emir ve tavsiyelerin kapsamına girmiş olmaktadır.
dinimize göre hayatın amacı nedir